CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır’ın, Türkiye’de yatırımlara karşı eylemleriyle öne çıkan çevreci görünümlü Haluk Özsoy’a TBMM’de mikrofon uzatması, Muğla’da Alman vakıfları eliyle yürütülen yatırım karşıtı kampanyaları yeniden gündeme taşıdı. Özsoy’un, Alman Yeşiller Partisi tarafından kurulan ve Almanya istihbarat servisi BND ile ilişkili olduğu öne sürülen Heinrich Böll Stiftung Vakfı ile ortak hareket ettiği ortaya çıktı.
YABANCI VAKIFLARIN EYLEM MÜHENDİSLİĞİ
Heinrich Böll Vakfı’nın, Muğla’daki enerji ve sanayi yatırımlarını hedef aldığı ve “çevre hassasiyeti” adı altında yerel eylemleri finanse ettiği kamuoyuna daha önce de yansımıştı. Suikaste kurban giden akademisyen Necip Hablemitoğlu’nun “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” kitabında da adını sıkça geçirdiği bu vakıf, 2024 yılı Kasım ayında CHP’li Menteşe Belediyesi desteğiyle Muğla’da düzenlenen panele katılmış, MUÇEP üyeleriyle sahaya çıkarak eylem hazırlığı yapmıştı.
Eylem keşfine Menteşe Belediyesi’ne ait araç tahsis edilmesi kamu kaynaklarının yabancı vakıflara tahsis edilmesi olarak yorumlanmış, büyük tepki çekmişti.
BAŞARIR’IN YANINDA “İHALE AKRABASI” VARDI
CHP’li Ali Mahir Başarır, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada çevreci söylemlerle dikkat çekmek isterken, mikrofonu Haluk Özsoy’a vermesi siyasi etik açısından ciddi tartışmaları beraberinde getirdi. Özsoy’un, Muğla Deştin’de kurulması planlanan çimento fabrikası ihalesine giren Işıklar Holding’le akrabalık ilişkisi olduğu, hatta aynı firmada çalıştığı kamuoyuna açıklanmıştı.
Özsoy’un açıklamalarıyla doğrulanan bu ilişki, ihaleyi kaybeden firmanın çevre eylemlerine yatırım karşıtı kampanya yoluyla müdahale ettiği kuşkusunu güçlendirdi. Deştin köyünde yapılan eylemlere ise köylüler sert tepki göstermiş, “Bu çevrecilik değil, çıkar savaşı” diyerek durumu protesto etmişti.
YATIRIMI DURDURMAK İÇİN “ÇEVRE” MASKESİ
CHP’li Başarır’ın kamuoyunda “çevreci” kimlikle tanınan ama arka planında yabancı fon ve akraba şirket ilişkisi bulunan bir isme sahip çıkması, özellikle Muğla’daki kamu yatırımlarına yönelik dış kaynaklı sabotaj iddialarını güçlendirdi.
Alman vakıflarının bölgede özellikle yenilenebilir enerji projeleri ve sanayi yatırımlarını çevresel gerekçelerle engellemeye çalıştığı, MUÇEP gibi platformlara aktarılan maddi desteklerle eylemleri yönettiği ileri sürülüyor.