Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın, 30 Ocak’ta gerçekleştirdiği KKTC ziyareti, sadece iki ülke arasındaki güçlü ilişkilerin bir yansıması değil, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel ve küresel politikasındaki belirgin bir duruşun ifadesiydi.
Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile birlikte yaptığı açıklamalarda, Türk dış politikasının en temel unsurlarından biri olan "iki eşit egemen devlet" ilkesini savundu. Bu ilke, yıllardır süren Kıbrıs sorununun çözümüne dair Türçkiye’nin kararlı duruşunun simgesel bir ifadesi olarak öne çıkıyor. Yılmaz’ın sözleri, tıpkı Cumhurbaşkanı Tatar’ın duruşu gibi, Kıbrıs’ta federal bir çözüm modelinin geçerliliğini kaybettiğini ve artık yalnızca iki eşit egemen devletin varlığının kabul edilmesi gerektiğini vurguluyor.
"Federasyon Bitti, İki Devletli Çözüm Gelişiyor"
Son yıllarda uluslararası arenada, özellikle AB ve BM nezdinde Kıbrıs’ta çözüm için hala federal modelin savunuluyor olması, bölgedeki gerçekleri yansıtmaktan uzak bir yaklaşım.Artık bu sürecin geride kaldığını ve Kıbrıs’ta çözümün ancak "iki eşit egemen devlet" çerçevesinde mümkün olabileceğini dile getiriliyor.
Federasyon Kıbrıs’ta defalarca denenmiş ve sonuç vermemiş bir çözüm önerisidir. KKTC’nin varlığı, halkının iradesi ve uluslararası alanda giderek artan tanınırlığı, iki devletli bir çözümü çok daha olası kılmaktadır. Yılmaz’ın ziyareti, aslında bu değişen gerçeğin küresel aktörlere de kabul ettirilmesi adına atılmış önemli bir adım...
Türkiye, her ne kadar uluslararası baskılara karşı güçlü bir şekilde durmaya devam etse de, KKTC'nin yalnızca Türkiye tarafından değil, Türk halklarının gönlünde de bağımsız bir devlet olarak tanındığını savunuyor. Bu, Türkiye’nin dış politikasının istikrarını ve uzun vadeli hedeflerine ulaşma kararlılığını yansıtıyor.
''İstikrarın Temeli: Millî Egemenlik ve Bağımsızlık''
Cevdet Yılmaz, yaptığı konuşmada, "Türkiye'nin Kıbrıs’a olan desteği, sadece bir müttefiklik değil, aynı zamanda bir kardeşlik bağının ifadesidir. KKTC’nin bağımsızlığı, Türk milletinin millî egemenliğinin bir parçasıdır" dedi.
Türkiye, KKTC’nin egemenliğine olan desteğini sürdürüyor ve bu duruş, Türk dış politikasının temel direklerinden birini oluşturuyor.
''Cevdet Yılmaz'ın Mesajı: İstikrar ve Güçlü Bir Gelecek''
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, KKTC ziyareti sırasında sadece iki devletli çözüm önerisini dile getirmekle kalmadı, aynı zamanda bölgedeki istikrarın sürdürülebilir olması için yapılması gerekenlere de değindi. Yılmaz, Türkiye'nin KKTC’ye olan desteğinin sadece sözde kalmayıp, her anlamda somut adımlar atılarak devam ettiğini belirtti. Bu, sadece ekonomik yardımlar ya da altyapı desteği değil, aynı zamanda uluslararası düzeyde yapılan siyasi müzakerelerde KKTC’nin çıkarlarının savunulması anlamına geliyor.
"Türkiye’nin Kıbrıs’ta iki eşit egemen devlete verdiği destek, sadece bölgedeki değil, tüm dünyadaki dost ve düşmanlarına verilen bir mesajdır." Bu mesaj, yalnızca Kıbrıs’a özgü değil, aynı zamanda Türkiye’nin coğrafi ve stratejik derinliğini, millî çıkarlarını ne denli kararlılıkla savunduğunun da bir göstergesi.
Türkiye ve KKTC’nin ilişkilerinin bu denli sağlam ve geleceğe yönelik olması, Kıbrıs meselesinde çözümün sadece bir hayal olmadığını, aksine çok daha somut ve realizme dayalı bir seçenek olduğunu ortaya koyuyor. Cevdet Yılmaz’ın açıklamaları, Kıbrıs’ta yeni bir dönemin başlangıcını simgeliyor: İki eşit egemen devlet. Bu dönemin, hem KKTC hem de Türkiye için daha güçlü, daha bağımsız bir gelecek gözüktüğünü söylemek mümkün.
Sonuç olarak 30 Ocak 2025’teki bu ziyaret, Türkiye'nin Kıbrıs’taki stratejik hedeflerinin ne kadar net ve kararlı olduğunu bir kez daha gösterdi. İki eşit egemen devletin savunulması, sadece bir politika meselesi değil, aynı zamanda bir millî onur meselesidir. Bu duruş, bölgedeki dengelerin yeniden şekillendiği, uluslararası arenada Kıbrıs’ın artık "federal" bir çözüm arayışının ötesine geçtiğini gösteren bir adımdır.
Türkiye'nin Kıbrıs’a yaklaşımı, çok açık ve net: Federasyon bitti, iki devletli çözüm kazandı.