
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Gazze’de aylardır sürdürdüğü sivil katliamlar ve son dönemde İran’a yönelen saldırı tehditlerine dair yaptığı konuşmada tarihi bir göndermede bulundu. Erdoğan, bölgedeki gelişmelerin Ortadoğu’nun haritasını yeniden şekillendirme çabası olduğunu ima ederek, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye olarak bölgemizde sınırları kanla çizilecek yeni bir Sykes-Picot düzeninin kurulmasına izin vermeyeceğimizi burada önemle vurguluyorum.”
Cumhurbaşkanı'nın bu sözleri, sadece güncel jeopolitik hamlelerle ilgili değil; aynı zamanda tarihten ders alınması gerektiğini hatırlatan bir uyarı niteliğinde.
Peki, Erdoğan işaret ettiği Sykes-Picot Anlaşması neydi ve bu cümleyle ne demek istiyor?
Önce gelin Sykes-Picot anlaşmasına kısaca bakalım;
Sykes-Picot Anlaşması, Birinci Dünya Savaşı'nın ortasında, 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında gizlice imzalanan bir paylaşım planıdır. Bu anlaşma, henüz yıkılmamış olan Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortadoğu’daki topraklarının savaş sonrasında nasıl bölüşüleceğini belirliyordu. Plan, bölge halklarının isteklerinden bağımsız olarak, iki büyük güç arasında çıkarlarına göre hazırlandı. Rusya da plana dâhil olmuştu ve bazı bölgelerde hak talebinde bulunmuştu.
Anlaşmaya göre:
Fransa, bugünkü Suriye ve Lübnan’ı,
İngiltere ise Irak, Ürdün ve Filistin’i kontrol altına alacaktı.
Böylece, Ortadoğu’nun siyasi haritası dış müdahalelerle ve masa başında çizilmiş oldu. Bu yapay sınırlar, etnik, mezhepsel ve tarihsel gerçeklikler göz ardı edilerek oluşturulduğu için bölge uzun yıllar boyunca çatışmalar, darbeler ve istikrarsızlıkla karşı karşıya kaldı.
Erdoğan Neden Bu Anlaşmayı Hatırlattı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında Sykes-Picot’a atıfta bulunması, bugünkü gelişmelerin de benzer bir senaryo izlediği düşüncesine dayanıyor. İsrail’in Filistin’de yıllardır sürdürdüğü işgal politikaları, Gazze’de sivil yerleşim alanlarının bombalanması, binlerce çocuğun hayatını kaybetmesi ve ardından İran ile tırmanan gerilim; Erdoğan’a göre yeni bir harita çizme planının adımları olabilir.
“Kanla çizilecek sınırlar” ifadesi, bu müdahalelerin savaşlar ve büyük insani dramlar yoluyla yürütüldüğünü vurguluyor. Erdoğan, tıpkı 20. yüzyıl başında olduğu gibi, büyük güçlerin Orta Doğu’da nüfuz alanlarını yeniden belirlemek istediğini ve bunu çatışma ortamında yapmaya çalıştığını ima ediyor.
Türkiye’nin Karşı Duruşu
Erdoğan’ın bu açıklaması, Türkiye’nin yalnızca bir bölgesel aktör değil, aynı zamanda tarihten ders çıkarmış bir devlet refleksiyle hareket ettiğini gösteriyor. Türkiye, son yıllarda Filistin meselesinde daha sert bir söylem benimsedi; İsrail’in saldırılarına karşı diplomatik ve insani tepkiler verdi. Aynı şekilde Suriye, Irak ve Doğu Akdeniz politikalarında da sınır güvenliğini korumak adına çeşitli askeri ve siyasi adımlar attı.
Bu çerçevede, Erdoğan’ın mesajı sadece İsrail’e ya da Batılı güçlere değil; tüm dünyaya verilen bir sinyal niteliği taşıyor. Türkiye, kendi sınırlarının hemen ötesinde yapılacak yeni bir “dizayn” planına karşı net bir şekilde durduğunu ifade ediyor.
Peki Tarih Tekerrür Edecek mi?
Sykes-Picot, bir yüzyıl önce Ortadoğu’ya kalıcı sorunlar bıraktı. Bugün Gazze’de yaşananlar, İran’a karşı artan askeri tehditler, Yemen, Suriye ve Lübnan’da devam eden gerilimler; pek çok analiste göre yeni bir paylaşım planının işaretleri olabilir.
Erdoğan’ın açıklaması, Türkiye'nin bu sürece seyirci kalmayacağını açıkça ortaya koyuyor. Geçmişte yapılan hataların tekrar edilmesini istemeyen Ankara, bölgede kendi güvenliğini ve bölge halklarının iradesini esas alan bir yaklaşım benimsiyor. Erdoğan’ın “Yeni Sykes-Picot düzenine izin vermeyeceğiz” sözü, hem bir tarihsel hatırlatma hem de günümüzde yaşanan olaylara karşı net bir siyasi duruş ifadesidir. Türkiye, bölgedeki sınırların masa başında değil, halkların iradesiyle ve barış temelinde belirlenmesi gerektiğini savunuyor.