
Gazeteci Ertuğrul Cingil, FETÖ'nün 15 Temmuz hain darbe girişiminin 9. yıl dönümünde örgüt içindeki liderlik boşluğunu, artan iç çekişmeleri, yolsuzluk iddialarını ve miras kavgalarını Haber7.com için detaylı bir analizle ortaya koydu. Cingil, örgütün içten içe çürüdüğünü ve çözülme sürecine girdiğini belirtti.
İşte Cingil’in Haber7 için kaleme aldığı o analiz:
Ülkemizin bağımsızlığını, milli iradeyi ve demokrasimizi hedef alan Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) gerçekleştirdiği 15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden 9 yıl geçti. Karanlık örgüt ihaneti nedeniyle 253 vatan evladı şehit olurken 2 bin 740 kişi de yaralandı.
15 Temmuz’da kalkıştıkları hain darbe girişiminin milletimizin dünya tarihinde eşi görülmemiş demokratik duruşuyla başarısızlığa uğratması FETÖ’nün dengesini bozmuştu. Hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde yürütülen çok yönlü mücadele ile de bu karanlık yapının unsurları devlet kurumundan sökülüp atılmaya başlandı.
Ülkenin askeri birimlerinden emniyetine, eğitiminden adaletine, siyasetinden diplomasisine kadar her yapısını hedef alan ihanet şebekesi mensupları yargı önünde hesap verilmeye başladı.
Örgütün hiyerarşisinde üst konumlarda bulunan bir çok isim yurt dışında kaçarak Türkiye aleyhindeki faaliyetlerine devam etti.
Türkiye FETÖ’ye karşı en büyük mücadelelerden biri ise uluslararası alanda verdi. Başta bu yapının arkasında olan Amerika ve Avrupa olmak üzere 116 ülkeden 1813 FETÖ mensubu için 1964 iade talebiyle ilgili işleminde bulunuldu..
Uluslararası hukuk ilkeleri ve dostluk ilişkilerinin tersine Amerika başta olmak üzere birçok ülke bu karanlık örgüte sahip çıkarak mensuplarını himaye etti.
Ancak Türkiye’nin ısrarlı mücadelesi, MİT ve Dışişleri Bakanlığı’nın başarılı çalışmalarıyla özellikle Türki Cumhuriyetler ve Afrika başta olmak üzere bir çok örgüt yöneticisi yakalanarak ülkemize getirildi.
Örgütün elebaşı Gülen ve tepe yöneticilerin yaşadığı Amerika, Türkiye’den gönderilen bir uçak dolusu belgeye, Cumhurbaşkanından Dışişleri Bakanına, Adalet Bakanından Parlamento yetkililerine kadar çok yönlü girişimlerine rağmen örgüt üst yapısını himaye etmeye devam etti.
Aradan geçen 9 yılın ardından son yıllarda örgüt içerisinde başlayan iç çekişmeler, kavgalar, yolsuzluk ithamları ve ifşalar Gülen’in son günlerinden iyice ivme kazandı.
Karanlık örgütün elebaşı Fetullah Gülen’in geçen yıl 20 Ekim’de ölümüyle birlikte örgüt içerisindeki iç çatışmalar derinleşirken yeni bir dönemin kapısı aralanıyor.
FETÖ, yıllar boyunca ruhani anlamlar yüklenen sözde kült liderlik modeline dayalı hiyerarşik bir yapı olarak öne çıktı.
Teorik bağlamında, güçlü liderlerin örgütsel bağlılığı artırma ve normları pekiştirmede kritik işlevi olduğu bilinmektedir. (Weber, 1947)
Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen, FETÖ içinde sadece ideolojik sözde lider değil, aynı zamanda örgütün kurumsal ve operasyonel mimarisini mutlak anlamda elinde tutan bir figürdü.
Gülen’in ölümüyle birlikte bu liderlik yapısının ortadan kalkması, örgüt içinde ciddi bir boşluk yaratmış ve içsel çöküş süreci hızlanmıştır.
“Ali Heyeti” adı altında oluşturulan yönetim, kolektif karar alma iddiası taşımasına rağmen, örgüt içinde birleştirici bir etki oluşturamamış, sözde liderin kişisel otoritesini ve tabanla simbiyotik bağlılığını aynı şekilde sağlayamamıştır.
Herkesin karar vermeye çalıştığı bir yapıda aslında hiç kimse ortak karar alamaz.
Kült liderlik otoritesinin yerini bürokratik karar süreçlerinin alması, FETÖ’nün ideolojik ve yönetsel meşruiyet zeminini zayıflatmıştır.
Örgütsel psikoloji çalışmalarında görüldüğü gibi, otorite boşluğu olan yapılarda normların ve ideolojilerin zayıflaması kaçınılmazdır. (Meyer & Rowan, 1977) FETÖ’nün ideolojik çekirdeği, sözde liderin ruhani ve mutlak gücü olmadan dağılma sürecine sürüklenmektedir.
ÖRGÜT İÇİNDEN YÜKSELEN İFŞALARLA DERİNLEŞEN KAVGA
Örgütün içinden Gülen’in en yakın çevresinden yükselen ifşalar bugüne kadar ustaca gizlenmiş gerçekleri bir bir ortaya döküyor. Yakın dönemdeki ilk örgüt içi kriz Gülen’in yeğeni Ebuseleme Gülen’in 2024 yılı Mayıs ayında yaptığı ifşalarla yaşandı. Ebuseleme Gülen'in itirafları, örgütün içinde ağırlığı olan diğer FETÖ mensuplarının sosyal medya üzerinden birbirini hedef alan açıklamalarla restleşmesine yol açtı.
Ebuseleme Gülen, Fethullah Gülen'in oğlu mu? Ebuseleme Gülen kimdir, aslen nerelidir?
Ebuseleme Gülen örgütün elebaşı amcası Fetullah Gülen ve birçok üst yöneticinin 15 Temmuz darbe girişiminin içinde olduğunu, aylar öncesinden hazırlık ve görevlendirmelerin yapıldığını açıkladı. Ebuseleme Gülen, 15 Temmuz’un kilit isimlerinden firari Adil Öksüz'ün darbe girişimini hazırlarken bizzat elebaşı Gülen ve diğer üst yöneticilerle irtibatta olduğunu tüm detaylarıyla anlattı.
Sonrasında Ebuselleme Gülen amcası Fetullah Gülen'in Pensilvanya'da kaldığı kamptan kaçırıldığını duyurarak örgütteki kavganın tabana iyice yayılmasını sağladı. Gülen, amcasını kaçıranların Adil Öksüz'le birlikte 15 Temmuz darbe girişimini hazırlayan ekip olduğunu aktardı. Özellikle yıllarca Örgüt elebaşının yanında tüm özel ve mahrem işlerini yürüten Cevdet Türkyolu’nu hedef alan Gülen, Türkyolu'nun kamptaki güçlü pozisyonunu kişisel servetini daha da artırmak için kullandığını, bunun da örgütün birçok kesimi tarafından bilinen bir gerçek olduğunu paylaştı.
Örgütteki bu gerilim devam ederken FETÖ elebaşısı Gülen’in 20 Ekim 2024’te ölmesiyle örgüt içerisindeki kavgalar farklı bir aşamaya evrildi.
Gülen’in en yakınındaki başmollalarından olan ve özel yazışmalarını yapan Osman Şimşek’in açıklamaları ise örgüt içindeki çatlağın derinliğini gözler önüne serdi.
Şimşek, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalarla Cevdet Türkyolu ile FETÖ kampında yaşadığı kavganın detaylarının yanı sıra terör örgütünün mahrem birçok bilgisini ortaya döktü.
2017 yılında örgütün 10 ülke imamının imzasını taşıyan ve Cevdet Türkyolu’nun yolsuzluklarını konu alan bir mektubun Gülen’e ulaştırılmak üzere kendisine gönderildiğini açıkladı. Şimşek, mektupta Türkyolu ve örgütün liderlik mücadelesinde öne çıkan isimlerinden Mustafa Özcan gibi isimlerin örgüt imkanlarıyla kişisel servet edindiklerine ilişkin bilgilerin yer aldığı belirtildi.
Mektubu önce “Ali Heyet” denilen FETÖ’nün en üst yönetim yapısına sunduğunu ve tüm üyelerle birlikte Gülen’e iletilmesi kararı alındığını ancak bu durumu öğrenen Türkyolu’nun “Kampa geleceklerin bacaklarını kırarım” tehdidiyle heyet üyelerinin geri adım attığını anlattı.
Türkyolu’nun tüm engelleme çabalarına rağmen fiziki saldırıya uğradığını ama mektubu Gülen’e sunmayı başardığını açıkladı. Gülen’in mektubu okuduktan sonra ağladığını “Ben (Türkyolu’nun) sadece bir evi olduğunu biliyordum” dediğini ifade etti.
Şimşek, 15 Temmuz hain darbe girişiminin kilit ismi Adil Öksüz’ün sürekli FETÖ kampına geldiğini Gülen’le ve kendisiyle de görüştüğünü anlattı.
Hem Ebuseleme Gülen, hem de Osman Şimşek’in ifşaatlarıyla Fetullah Gülen’in Adil Öksüz’ü tanımadığına ilişkin daha önceki açıklamaları örgüt içinden en güçlü şekilde yalanlanmış oldu.
Tüm bu açıklamalar, örgüt içindeki çürümüşlüğü gösterdiği kadar, içeriden gelen güven kaybının da en güçlü işaretleri olarak ön çıktı.
MİRAS TARTIŞMALARI VE ETİK ÇÖKÜŞ
Gülen sonrası dönemde Ebuseleme Gülen ve Osman Şimşek’in açıklamaları, liderlik çevresindeki mali ve yönetsel yozlaşmayı gözler önüne sermektedir. Bu tür iç ifşalar, örgüt üyeleri arasındaki güveni sarsmakta ve çözülme eğilimini derinleştirmektedir. Örgüt içinde yaşanan Osman Şimşek ve Cevdet Türkyolu arasındaki mektup çatışmasını Gülen’in vefatının ardından yaşanan vasiyet krizi takip etmiştir. Gülen’in ardında bıraktığı vasiyet bile, örgütü birleştirmekten çok ayrıştırdı. Miras kavgası, ideolojik bir yapı olduğunu iddia eden terör örgütünün aslında kişisel çıkarlarla nasıl örülü olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koydu.Gülen’in vefatından sonra ortaya çıkan iki farklı vasiyet, örgütteki kırılmayı daha da derinleştirdi.Gülen’in 1999 yılında Türkiye’den gelirken yanında getirdiği bavuldan çıktığı belirtilen ilk vasiyeti ve bazı özel eşyaları 31 Ekim’de kardeşi Mehdi Gülen, yeğenleri, aile üyeleri ve bazı örgüt üyelerinin huzurunda açıldı. Gülen’in bavulundan kitap teliflerinden elde edilen 20.020 dolar ile 12.640 dolar değerinde çeyrek altın çıktığı aktarıldı.Gülen’in kitap telif hakları ile ilgili tasarruf yetkisi ise ‘Cascade Trust’ adlı yeni kurulan vakfa devredildi. Bu ilk vasiyetin ardından aradan dört ay geçtikten sonra noter huzurunda hazırlandığı ve Amerikalı bir avukat tarafından Pensilvanya Eyaleti yetkililerine sunulduğu belirtilen İngilizce hazırlanmış ikinci bir vasiyet açıklandı. Bu vasiyette Gülen’in mal varlığı 200.000 dolar olarak gösterildi.FETÖ’cü noter Ahmet İdil’in şahitliğinde hazırlandığı belirtilen vasiyetin yürütücüsü olarak Cevdet Türkyolu ve bacanağı Adem Kalaç’ın tayin edildiği kaydedildi. Şahit olarak da Muhammet Çetin ve Hakan Serbest'in imzaları yer aldı.Fetullah Gülen'in kardeşi Mesih Gülen, abisinin ölümünün ardından açıklanan iki ayrı vasiyetinin birbiriyle çeliştiği ve sonradan çıkan vasiyeti sahte olduğu iddiasıyla Pensilvanya eyaletindeki Monroe İlçe Mahkemesine dava açtıklarını duyurdu.FETÖ'nün kasası olarak bilinen Türkyolu, sahte vasiyet belgesi düzenleyerek hem Gülen'in telif gelirlerinin hem de örgütün hesaplarında birikmiş "himmet" paralarının yönetimini tekelinde tutmaya çalışmakla suçlandı. Fetullah Gülen'in tüm mal varlığını Cevdet Türkyolu'nun yönetiminde bulunduğu iki vakıfa devredilmesinin Türkyolu'nun fiilen örgütün lideri görüntüsü vermeyi hedeflendiği savunuldu. Mesih Gülen, ağabeyinin yabancı dil bilmediğini kaydederek, Türkçe orijinal nüshası bulunmayan vasiyette İngilizce olarak yer alan "Bu vasiyeti beyan eder, yazar ve imzalarım" şeklindeki ifadelerin Fetullah Gülen'e ait olamayacağını ifade etti.Ayrıca belge üzerindeki Gülen imzasının da sahte olduğu vasiyetin zamanlamasının kasıtlı olması ileri sürüldü. Mehdi Gülen’in açtığı davanın ardından Gülen’in mezarının açılması ihtimali de örgüt içerisinde konuşulmaya başlandı. Yaşanan bu vasiyet ve miras tartışmaları ideolojik bütünlük iddiasında bulunan bir yapı için ciddi bir kırılmayı temsil etmektedir. Açıklanan iki ayrı vasiyetname üzerinden başlayan tartışmalar, Gülen’in en yakınındaki isimlerin birbirini yolsuzlukla ve sahtecilikle suçladığı bir çatışmaya dönüşmüştür. Bu durum, örgütün etik ve ideolojik meşruiyetinin içten içe çöktüğünü göstermektedir. Fetullah Gülen’in vefatı, FETÖ açısından sadece liderlik düzeyinde bir kayıp değil, aynı zamanda yapısal ve ideolojik çözülmenin hızlandığı bir dönemin başlangıcıdır. Mevcut gelişmeler, örgüt içinden artması beklenen ifşalar, iç çekişmeler ve bölünmelerle çıkar temelli gruplar etrafında parçalı bir yapıda hareket edebileceği bir sürece girdiğini göstermektedir. Örgütteki iç çöküş sürecinin hızlanması Türkiye’nin uzun vadeli güvenlik stratejileri açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Terör örgütü PKK’nın silahsızlanması ile gelinen tarihi ve stratejik aşama FETÖ’nün çöküş sürecine doğru yol alması ülkemizin tüm ilgili birimlerinin uzun soluklu devlet politikası sayesinde olmuştur. PKK’nın silahlarının yakılması ve fesih sürecinin başlangıcı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli başta olmak üzere Dışişleri Bakanlığından MİT’e tüm ilgili devlet kurumlarının ortak gayretleriyle netice verdi. Terör örgütü PKK’nın silah bırakma sürecinin başarıyla tamamlanarak “Terörsüz Türkiye” hedefinin gerçekleştirilmesine doğru yol alınmakta olduğu bugünlerde FETÖ’nün de kendi iç kavgalarıyla çöküşünün hızlanması muhtemel görülmektedir. Böylece teröre karşı yıllardır ağır bedeller ödemiş olan Türkiye, ülkenin birliği, beraberliğini, huzur ve güvenini daha güçlü şekilde güvence altına alarak geleceğe emin adımlarla yürüyebilecektir. Bu sürecin hızlandırılması için FETÖ’ye karşı operasyonel adımların yanı sıra örgütün ideolojik temellerinin ve toplumsal etki alanının tasfiyesi için de daha güçlü adımlara ihtiyaç duymaktadır. Geçmişin doğru analizi ve derslerin çıkarılması, Türkiye’nin gelecekte benzer tehditlerle karşılaşmasını önleyecek temel stratejilerin oluşturulmasına imkan tanıyacaktır.YAZAN: GAZETECİ YAZAR ERTUĞRUL CİNGİL
2015- 208 yılları arasında Anadolu Ajansı Amerika Temsilcisi olarak FETÖ terör örgütünün kirli ilişki ağı, elebaşlarının lüks yaşamları ve Türkiye aleyhine yürüttükleri faaliyetlere yönelik çok sayıda referans niteliğinde araştırma dosyası hazırlamıştır.
Kaynakça:
Weber, M. (1947). The Theory of Social and Economic Organization.Meyer, J.W., & Rowan, B. (1977). Institutionalized Organizations: Formal Structure as Myth and Ceremony. American Journal of Sociology.Suchman, M.C. (1995). Managing Legitimacy: Strategic and Institutional Approaches. Academy of Management Review.Halbwachs, M. (1992). On Collective Memory.