Muhtarlara Para, Laptop Masalı ve Federasyonun Hayaletleri...

Birileri çıkmış, muhtarlara “para dağıtıldı, laptop verildi, Erdoğan son dakika görüşmeyi iptal etti” diye fısıldıyor.

Muhtarlara Para, Laptop Masalı ve Federasyonun Hayaletleri...
18-09-2025 08:28
Google News

Bak hele… Anlatan öyle anlatıyor ki, sanki muhtarlar Washington’da CIA brifingi almış, dönüşte de Apple Store’dan laptopla çıkmış.

Gerçek ne?

Gayet basit: Muhtarlarımız Ankara’ya gittiler, Anıtkabir’e çıktılar, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde en üst düzeyde ağırlandılar. Cevdet Yılmaz’dan, Numan Kurtulmuş’tan, Ali Yerlikaya’dan mesaj aldılar. Yani ortada ne “son dakika iptali” var, ne de “gizli saklı masa altı görüşme.”

Ama ne hikmetse birileri, “Erdoğan muhtarlarla görüşecekti ama vazgeçti” diye haber uyduruyor. Bu sadece okunma kaygısıyla yapılan bir iş değil; düpedüz “algı talimatı” doğrultusunda üretilmiş senaryo. Yani bilinçli bir çarpıtma.

Peki o çok söylenen laptoplar?

Yok öyle bir şey.

Para?

Yok.

Kredi kartı mı dağıtıldı?

Yok.

Koskoca muhtarların Ankara ziyaretinden aldıkları tek şey ne biliyor musunuz? Plaket ve kravat. Ama belli ki bazıları için “plaket ve kravat” haber olmaz, illa ki “dolar ve MacBook Pro” lazım.

Gelelim işin siyasi boyutuna…

Erdoğan diyor ki:

“Egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü bizim kırmızı çizgimiz. Federasyon defteri kapandı. Seçimde değişiklik olsa da tavrımız değişmeyecek.”

Söz aslında bu kadar net. Ama birileri çıkıyor, “Bu açıklama Ersin Tatar’ın dezavantajına” diye yorum yapıyor.

Madem Erdoğan’ın “egemen eşitlik, iki devletli çözüm” sözünden bile “Ersin Tatar’ın dezavantajı” sonucu çıkarıyorsunuz, o zaman mesele ortada: Türkiye tavrında ve garantörlüğünde net; belli ki net olmayan başka birileri var...

Federasyonda mı, başka hesaplarda mı, işte asıl soru bu...

Balık Hafızalı Değiliz!

Seçim atmosferinde herkes rolünü iyi oynuyor.

Kimi içindeki kini, nefretini saklıyor.

Kimi “sus, konuşma, aramızı bozma” diyerek dizginleniyor.

Ama…

Unuttuk mu?

Unutabilir miyiz?

Daha dün gibi hatırlıyoruz yaşananları.

Peki o günlerde “ben unutmam” diye haykıranlar nerede?

Birdenbire hafızaları mı silindi?

Bakın mesela…

Muhtarların Ankara ziyaretini “sanat” adı altında iğrenç, bayağı bir şekilde karikatürize eden bir arkadaş var…

Hani o terbiyesizliği “özgürlük” diye pazarlayan…

O gün “Türkiye çizgisinden sapmayacağız, birlikte yürüyeceğiz” diye mangalda kül bırakmayanlar, neden tek kelime etmedi?

Bugüne kadar Türkiye’nin adını ağzına almayanlar vardı ya…

Şimdi ekranlarda boy gösteriyorlar:

“Türkiye ile bağlarımız kopmaz!”

“Türkiye bizim için vazgeçilmez!”

Peki…

Ne oldu da böyle oldunuz?

Ne oldu da birdenbire Türkiye sevdalısı kesildiniz?

Hani şu “Türkiye Cumhuriyeti Külliyesi”ni edepsizce “halvet odası”na benzeten arkadaş var ya…

Evet, o pespayeliğe sesini çıkarmayanlara sesleniyorum:

Neden sustunuz?

Neden tek bir çift laf edemediniz?

Hani sizin “saygısızlığa tahammülümüz yok” prensibiniz vardı?

Nerede o prensip?

Nerede o sözler?

Samimiyetiniz işte tam da burada bitiyor!

Türkiye söz konusu olunca sus pus oluyorsunuz.

Ama “federasyon” söz konusu olunca mangalda kül bırakmıyorsunuz.

Soruyorum size:

Federasyon aşkınız kadar Türkiye sevdanızda da emin misiniz?

Yoksa işinize geldiği gibi mi konuşuyorsunuz?

Kısacası…

Balık hafızalı değiliz!

Her şeyi tek tek, dün gibi hatırlıyoruz.

Ve sizin samimiyetinizin sınırlarını da çok iyi biliyoruz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ARŞİV ARAMA