Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:
Her yıl olduğu gibi bu sene de konferansa titizlikle hazırlık yapan inşallah icrasını da başarıyla gerçekleştireceğine yürekten inandığım Dışişleri Bakanlığımıza sayın bakan ve ekibine konferansın tertiplenmesinde emeği geçen her bir arkadaşıma teşekkür ediyorum.
Devlet geleneğimizde istişarenin ayrı bir önemi vardır. Devlet aklı kavramı istişare kültürünün zengin bir tecrübeden süzülerek uygulamaya geçilmiş halidir. 2008 yılından beri düzenlediğimiz konferansımız her yıl farklı bir temada gerçekleştiriliyor. 16’ncı Büyükelçiler Konferansı barış, istikrar ve refah üreten dış politika başlıklarını taşıyor.
Son yıllarda teknoloji ve küreselleşmenin de etkisiyle uluslararası ilişkiler çok daha geniş bir alanı kapsar hale geldi. Son 30 yılda iki kutupluluktan çok taraflılığa evrilen uluslararası sistemin gelinen noktada çok kutupluluğa dönüşmeye başladığını görüyoruz. Büyük oranda söylem düzeyinde kalsa da insan hakları ve küresel adalet gibi kavramlar çok daha fazla yer alıyor.
Burada şu tespitin de mutlaka yapılması gerekiyor. Tüm bu gelişmeler, insani krizleri, savaşları, çatışmaları çözmek yerine sorunları daha da derinleştirmiştir.
Geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında 20 yıl arayla milyonlarca insanın hayatını kaybettiği 2 dünya savaşı yaşanmıştı. Holokost yine bu dönemde yine büyük bir barbarlık ve vahşet örneği olarak insanlığın ortak hafızasında derin izler bırakmıştı. İkinci cihan harbi sonrası inşa edilen küresel yönetişim ve güvenlik mimarisinin gayesi benzer trajediler, soykırımların, savaş ve insanlık suçlarının önüne geçmekti. Bunda tam başarı sağlandığını söylemek yanlış olur. Ruanda’da yaklaşık 100 gün içinde 800 bin insan soykırıma uğradı, Bosna’da utanç verici katliamlar yaşandı. Irak’ta Arakan’da Somali’de Orta Afrika’da ve daha pek çok yerde milyonlarca masum insan çatışma ve iç savaş sebebiyle hayatını kaybetti.
Komşumuz Suriye’de 600 binden fazla Suriyeli, Baas rejiminin saldırılarında şehit oldu. İşkence merkezlerinde yüz binler eziyet gördü. Milyonlarca Suriyeli ülkesini terk etti. 13.5 yıl boyuna katliam devam ederken, 13.5 yıl boyuna sivillerin tepesine varil bombaları yağarken vicdan sahibi bir avuç ülke dışında hiçbirinin sesi çıkmadı.
‘GAZZE’Yİ YERLE BİR ETTİLER’
Medyanın kışkırttığı ırkçı saldırıları unutmadık. Aynı şekilde Gazze’de 70 binin üzerinde Filistinli kardeşimiz öldürüldü. 170 binin üzerinde de yaralı var. Yıkıntıların altında ne kadar cenaze olduğunu kimse bilmiyor. Şu anda pek çok anne, pek çok eş çocuk annelerini babalarını eşlerini arıyor ya da onların akıbetlerine ilişkin haber almayı bekliyor. Sadece annesini babasını, kardeşini değil evini, okulunu kaybetmiş on binlerce çocuk soykırımın canlı tanıkları olarak bugün enkazlar arasında Gazze’de hayata tutunmaya çalışıyor.
Gazze’nin yüz ölçümü 365 kilometre kare yani Gazze derken İstanbul’da Beykoz, Ankara’da Mamak büyüklüğünde bir alandan bahsediyoruz. Soykırımdan önce Gazze’nin nüfusu 2.3 milyon civarındaydı. İşte böyle ir yerleşim alanına 200 bin tondan fazla bomba atıldı. Hiroşima’ya atılan 14 kattan fazla bomba ile Gazze’yi yerle bir ettiler. Şimdi biz bu durumda nasıl bu sorunlara çözüm üreten, adaletsizliği engelleyen bir uluslararası sistemden bahsedebiliriz.





