Dünya

Yunan’da 'çıkarma’ paranoyası: Türk denizciliği Ege adalarını sarıyor...Parola Mavi Vatan!

Feribot seferleriyle başlayan, tersane inşalarıyla devam eden Türkiye’nin Ege adalarındaki denizcilik faaliyetleri Yunan medyasının gündeminde. Ankara’nın adalarda ticari etki oluşturduğu ve bu yolla siyasi nüfuzunu artırdığı belirtiliyor.

Yunan’da 'çıkarma’ paranoyası: Türk denizciliği Ege adalarını sarıyor...Parola Mavi Vatan!
07-06-2025 15:09
Google News

Haber7 – ÖZEL

Türkiye’nin Batı Anadolu ( Ege) adalarına yönelik turistik feribot seferleri bile Yunanistan’da askerî korkuya yol açıyor.

Yunanistan merkezli Political gazetesi, Türkiye’nin Ege ve Akdeniz'deki denizcilik faaliyetlerini “gizli jeopolitik hedef” olarak nitelendiren bir analize yer verdi. Fethiye-Rodos feribot hattıyla başlayan hamlenin Ankara’nın “ Mavi Vatan” doktriniyle uyumlu, devasa denizcilik ve gemi inşa ağı kurma çabası olduğu iddia edildi. Political gazetesindeki analize göre Türk şirketleri, Yunan adaları ve Akdeniz’in kilit kıyılarında kurulan tersaneler aracılığıyla bölgedeki nüfuzunu şaşırtıcı bir hızla artırıyor. Analizde Türkiye'nin 5 ülke üzerinden Akdeniz'e sirayet ettiği tahlil ediliyor. 

İDO’NUN TURİSTİK SEFERLERİNDEN BİLE ÜRKTÜLER: TESADÜF DEĞİL

Yunanistan merkezli Political gazetesinde George Skordilis imzasıyla yayımlanan “Ege Denizi'ndeki 12 adaya Türk çıkarma” başlıklı manşet haberinde Türkiye’nin denizcilik atılımları mercek altına alındı. Gazete, 31 Mayıs’ta İBB’ye ait İstanbul Deniz Otobüsleri AŞ (İDO) tarafından açılan Fethiye-Rodos feribot hattını masaya yatırdı. Yunan gazetesine göre, bu hat, “Alışılageldiği üzere iki ülke arasında turistik ve ekonomik bir 'dostluk köprüsü' olarak sunuluyor. Fakat Türklerin Ege’deki hareketlerini sistematik olarak takip edenler için bu, düşük yoğunluklu, net jeopolitik hedeflere sahip bir başka eylem.” olarak lanse ediliyor.

Modern ve 450 yolcu kapasiteli bu hızlı katamaranın stratejik önemine vurgu yapılan analizde, Haziran ayında haftada dört, yoğun aylarda her gün, Eylül’de yine haftada dört kez sefer yapan İDO hattının, sadece iki saat süren yolculuğuyla “Rodos gibi stratejik önemi yüksek bir nokta ile Türkiye arasında kritik bağlantı kurduğu” belirtiliyor.

İDO firmasının kimliğine de değinilen haberde, İDO’nun “basit bir özel deniz taşımacılığı şirketi olmadığı, şirketin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait olması ve Türk devleti ile ülkenin kamu deniz ulaşım ağı ile tarihi bir bağlantısı bulunmasını, İDO’nun birçok durumda siyasi hedeflerin bir uzantısı olarak faaliyet gösterdiği” yorumuna yer veriliyor.

Haberde, adalara yalnızca turistik taşımacılık yapan İDO’nun “güçlü bir savunma altyapısı ve turizm yoğunluğuna sahip Yunan adasına doğru genişlemesinin tesadüfi olmadığı” öne sürülüyor.

‘TURİZM DİYE BAŞLADI KALICI ETKİ MEKANİZMASINA DÖNÜŞTÜ’

Yunanistan’ın önemli gazetelerinden Political, yeni feribot hattının, “Türk kıyıları ile Türk vatandaşları için ekspres vize rejiminin uygulandığı 12 Yunan adası arasındaki sürekli genişleyen bağlantı ağına dahil” olduğunu belirtiyor. Political’in bahsettiği adalar arasında Rodos, Kos, Sakız, Sisam, Midilli, Leros, Kalimnos, Kerpe, Meis, Sömbeki, Patmos ve Agathonisi yer alıyor.

Political’daki analiz, başlangıçta “yerel turizmi güçlendirme biçimi olarak başlayan bu çerçevenin”, Türk varlığının “istikrar ve kalıcılık özellikleri kazanmasıyla kademeli olarak bir tesir mekanizmasına dönüştüğünü” savunuyor.

‘TÜRKİYE’DEN GELEN TURİST SAYISI ARTIYOR, YUNAN HÜKÜMETİ SEYREDİYOR’

Türk turistlerin Yunanistan'a ilgisinin arttığına dikkat çeken haberde, “2024'te Yunanistan'a gelen Türk turist sayısı 1,2 milyonu aşarak 2019'daki pandemi öncesi seviyeleri bile geride bıraktığı" deniliyor.

2025 için beklentilerin “Doğu Ege adalarına odaklanarak 1,4 milyondan fazla ziyaretçiden” bahsettiğini belirten manşet haberde, bu duruma rağmen Yunan tarafının “seyirci kalmaya devam ettiğine” eleştirel dille yaklaşıyor.

‘BİZİMKİLER KÜÇÜK TURLAR DÜZENLİYOR, TÜRK ŞİRKETLERİ SEKTÖRÜ DOMİNE EDİYOR’

Yunan denizcilik şirketlerinin durumunun da masaya yatırıldığı haberde,  “Yunan denizcilik şirketleri - uluslararası deneyimlerine, lüks gemilere yapılan yatırımlara ve Akdeniz'in karmaşık hatlarındaki faaliyetlerine rağmen - Yunan-Türk sınır ötesi bağlantılarından uzaktır. Sea Dreams veya Exas Shipping gibi çok az istisna dışında, Yunan varlığı parçalıdır, çoğunlukla küçük günlük geziler aracılığıyla, istikrarlı hatlar olmadan, sistematik yatırım olmadan, uzun vadeli bir strateji olmadan.” deniliyor.

Yunan şirketlerinin aksine Türk şirketlerinin ezici varlığına değinilen haberde şu ifadeler kullanılıyor:

“Aksine, manzara Turyol, Sky Marine Ferries, Meander Travel, Yeşil Marmaris Lines, Bodrum Express Lines, Jalem Tur, Dentur Avrasya gibi Türk şirketleri tarafından ele geçirilmiştir. Bu şirketler, Yunan adalarına haftada onlarca sefer düzenleyerek, Türk limanlarını merkez alan ve Doğu Ege'yi faaliyet alanı olarak belirleyen fiili bir deniz taşımacılığı sistemi oluşturmaktadır.”

TÜRKİYE HAKİM KONUMDA: YÜZDE 75’E YÜZDE 25

Yunanistan'ın önde gelen gazetelerinden Political’ın manşetinde, Türkiye ile Yunanistan arasındaki deniz seferlerinin oranlarına dikkat çekiliyor.

Gazeteye göre, “Türkiye ile Yunanistan arasındaki seferlerin yüzde 75’i Türk gemileri tarafından işletiliyor. Sadece yüzde 25’i Yunan gemileri tarafından karşılanıyor ve bu da çoğunlukla yaz aylarında gerçekleşiyor. Hiçbir Yunan şirketi bu hatlarda istikrarlı bir operasyonel ayak izi oluşturamıyor”

Haberde, “Sorun sadece ekonomik veya ticari değil, stratejiktir. Deniz bağlantısı, insanların hareketi, erişim, alışkanlık ve çerçeve neredeyse tamamen Türk şirketleri tarafından tanımlandığında, siyasi etki yolcularla birlikte aktarılır.” deniliyor.

ANKARA YUMUŞAK GÜCE YATIRIM YAPIYOR

Türkiye'nin “deniz taşımacılığı aracılığıyla 'yumuşak güce' sistematik olarak yatırım yaptığı” iddiası savunulan haberde, Ankara'nın “günlük temasın, alışkanlık haline gelen koşulların, beyanlarla değil zamanla kurulan ilişkinin gücünü bildiğini ve bunu organize bir şekilde yaptığı" dile getiriliyor.

EGE ADALARI TÜRKİYE’YE BAĞIMLI KALACAK

Political gazetesi, Yunanistan'ın bu duruma karşı bir çerçeve oluşturması gerektiği uyarısında bulunduğu manşet haberinde, “Yunanistan, Ege Denizi'nin 'kırmızı çizgisi' üzerinde yer alan bu hatlarda Yunan varlığını teşvik edecek bir koruyucu çerçeve ve stratejik teşvikler ağı oluşturmalıdır. Acil bir hareket olmazsa, Yunan adaları ticari, ulaşım ve siyasi olarak Türkiye'ye bağımlı kalmaya devam edecektir.” sözlerine yer veriyor.

AKDENİZ’DE GİZLİ TÜRK TERSANE AĞI

Türkiye’nin sadece Ege’de değil, Akdeniz genelinde de sessiz bir denizcilik stratejisi yürüttüğü ifade edilen haberde, şu değerlendirmeler yapıldı:

Yunanistan'ın hala gemi inşa sanayisini canlandırma yolları ararken, Türkiye'nin “zaten güçlü ve askeri olarak yapılandırılmış kendi gemi inşa endüstrisinin yanı sıra, Akdeniz'de sessizce yeni bir 'uydu' tersaneler ağı oluşturduğu" belirtiliyor.

Bu, "geleneksel gemi inşa gücü ihracatı değil, yeraltı yolları, taşeronluklar ve çok katmanlı hissedarlık yapıları aracılığıyla oluşturulan, ağır jeopolitik öneme sahip bir yumuşak etki ağıdır." Akdeniz'in yeniden "rekabet alanı olarak kükrediği" bir zamanda, Türkiye'nin "sadece fırkateynlere ve dronlara yatırım yapmadığı" ifade ediliyor. Ankara, "üçüncü ülkelerdeki kritik gemi inşa altyapılarının kontrolü için görünmez ama yoğun bir kampanya başlattı ve çevresinde 'paralel' bir gemi inşa sistemi oluşturuyor." Bu sistem, "davul zurnayla değil, sessiz hisse alımları, vitrin işbirlikleri ve offshore şirketler, STK'lar ve sözde 'kalkınma' programları katmanlarının altında gizlenen teknik sözleşmelerle" ilerliyor.

5 ÜLKENİN KIYILARINDA TÜRK SATRANCI

Bu durumun “Arnavutluk, Libya, Lübnan, Mısır ve Tunus’a dikkatlice yerleştirilmiş Türk piyonlarıyla oynanan jeostratejik bir satranç” olarak tanımlayan gazeteye göre, nihai hedef “sadece ticari nüfuz değil, deniz kuvvetlerinin eğitimi, yerel filoların kontrolü ve -en önemlisi- bu altyapıların 'niyet platformlarına' dönüştürülmesidir.”

Yunan gazetesi, mevcut altyapıların “Türk donanmasının ihtiyaçlarına veya bir krizin dinamiklerine göre duruma göre yeniden şekillendirilebilecek merkezler” haline getirildiğini öne sürüyor.

ÜLKE ÜLKE TÜRK DENİZCİLİK ‘HAREKATININ’ ETKİLERİ

Political gazetesi, Türkiye’nin nüfuz alanında yer aldığını iddia ettiği 5 ülkedeki mevcut durumu şöyle tahlil ediyor:

ARNAVUTLUK: Uzun yıllar atıl durumda olan Dıraç'taki gemi yapım ve onarım tesisinde, son 18 ayda "yoğun bir hareketlilik gözlemleniyor." Kosova merkezli ancak "idari olarak Sefine Tersanesi'ne bağlı bir Türk teknik şirketi", "Türk-Arnavut işbirliği" olarak sunulan fonlarla bir "yükseltme" programı üstlenmiştir. "Political" kaynakları, "atölyelerin Türk standartlarına göre eğitimi, Türk tedarikçilerden sürekli malzeme akışları ve artık Türkler tarafından kontrol edilen Arnavut Sahil Güvenlik destek sözleşmeleri ile organize bir Türk teknik tabanı oluşturulmasından" bahsediyor.

LİBYA: Türkiye'nin Trablus ile olan "askeri anlaşmalarla asla sınırlı kalmadığı" belirtiliyor. 2023'ten beri, "Tunus'taki vitrin şirketler aracılığıyla Türk sermayesine sahip bir konsorsiyum, Khoms limanındaki gemi yapım biriminin yeniden faaliyete geçirilmesini üstlendi." Resmi hedef "küçük lojistik gemilerin ve devriye botlarının inşası" olsa da, bunların "askeri uyarlama potansiyeli" olduğu vurgulanıyor. "Türk şirketi Selah Tersanesi'nin gayri resmi olarak teknik danışman olarak katıldığı ve altyapının çok amaçlı stratejik bir platforma dönüştürülmesini güçlendirdiği" yönünde güçlü işaretler var.

LÜBNAN: Kuzey Lübnan'daki Trablus Limanı'nda, Türk STK'ları "teknik yardım" adı altında faaliyet gösteriyor. Bu STK'ların arkasında, "hızlı müdahale gemileriyle tanınan Anadolu Tersanesi'nin yöneticileri" bulunuyor. Geleneksel Lübnan tersaneleri, "askeri operasyonlar için güçlendirilmiş devriye botlarına hizmet verebilecek şekilde teknolojik ve ekipman açısından güçlendiriliyor." "Güvenilir bilgilere göre, 2025 yılı içinde iki yeni hızlı devriye botunun inşası zaten planlanmıştır."

MISIR: Mısır, Ankara'ya karşı "resmi bir şüphecilik sürdürse de, arka planda farklı bir gerçeklik ortaya çıkıyor." Marsa Matruh yakınlarındaki küçük atölyeler, "Türk finansmanıyla bakım ve destek atölyelerine dönüştürülüyor." Türkiye, "makineler, yedek parçalar ve -en önemlisi- uzman teknik personel ihraç ederek, ekonomik olmaktan çok teknik ve operasyonel bir bağımlılık yaratıyor." Bu "sessiz ağ, Mısır'ın batısında bir 'arka kapı' etkisi olarak işlev görme eğilimindedir."

TUNUS: Tunus'taki Türk etkisi yeni değil, ancak şimdi "yapısal özelliklere sahip kalıcı bir biçim alıyor." Türkiye'nin en büyük gemi inşa endüstrilerinden biri olan Tersan Tersanesi, Bizerte'de yerel bir şirketle "gemi inşaatçıları eğitim merkezi" kurmak için işbirliği yapıyor. Bu plan, "küçük değişikliklerle çıkarma aracı veya gayri resmi operasyonlar için destek aracı haline gelebilecek küçük feribotların üretimi amacıyla Türkiye'den ekipman, bilgi birikimi ve teknisyen getiriyor." POLİTICAL'ın Sonuç Cümlesi: Ankara'nın "Hibrit Güç" Yaratma Çabası

‘MAVİ VATAN’ KORKUSU

Political gazetesi, Türkiye’nin “Mavi Vatan” doktrini ile tamamen uyumlu olan mevcut adımlarda “gölgeli gemi inşa ağı” aracılığıyla şunları inşa etmeyi amaçladığını belirtiyor:

"Radarda görünmeyen, ancak her askeri hesaplamada yeri olan çok uluslu bir etki 'kabuğu'."

"Kriz veya geleneksel tersaneler tarafından ablukaya alınma durumunda Türk filosuna alternatif gemi inşa destek noktaları."

"Durum gerektirdiğinde ve gerektiği şekilde etkinleştirilebilecek, arkalarında net bir iz bırakmayan altyapılar."

TÜRKLER HEM BİLGİ BİRİKİM HEM ZAMANA DAYANIKLI ETKİ AĞI İHRAÇ EDİYOR

Yunan gazetenin analizine göre, “en endişe verici unsur sadece Türk teknik misyonlarının yayılması değil, aynı zamanda bunların daha geniş askeri ve diplomatik misyonlarla olan bağlantısıdır."

Gazete, yukarıda bahsedilen 5 ülkenin çoğunda, "Türk ayak izinin tersaneler ve motorlarla sınırlı kalmamakta, aynı zamanda eğitim işbirlikleri, subay değişimleri ve eski askerler veya Türk Savunma Bakanlığı çalışanları tarafından görevlendirilen 'danışmanlık ekipleri' içerdiğini" belirtiyor.

Bu modelin, “daha çok, kriz koşullarında Türk filosu için yedek bir lojistik sistemi olarak işlev görebilecek gayri resmi, merkezi olmayan bir askeri-gemi inşa ağına" benzediğini ifade eden Political gazetesi, durumu şöyle özetliyor:

“Bu durum, sadece 'yumuşak güç' değil, gemi inşa kabiliyetinin diplomatik merkezlere entegre edildiği yeni bir stratejik hibrit güç biçimidir. Ankara sadece bilgi birikimi ihraç etmiyor - zamana ve jeopolitik yıpranmaya karşı dayanıklı etki ağları kuruyor.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ARŞİV ARAMA