Sağlık

Prof. Dr. Berçem Ayçiçek uyardı: Visseral yağlanma oranınızı öğrenin!

İç organlarınızı saran bu sinsi yağ, kalp hastalıklarından diyabete birçok kronik hastalığa davetiye çıkarıyor. Prof. Dr. Berçem Ayçiçek anlatıyor: Visseral yağ nasıl oluşur, hangi hastalıklara yol açar ve nasıl kontrol altına alınır?

Prof. Dr. Berçem Ayçiçek uyardı: Visseral yağlanma oranınızı öğrenin!
13-05-2025 13:38

Vücudumuzun yağ depolama şekli, sağlığımız için oldukça büyük bir etkiye sahiptir. Özellikle karın bölgesinde ve iç organlarımızın etrafını saran tehlikeli yağ dokusu olarak da bilinen visseral yağlanma, hem metabolik dengeyi bozuyor hem de birçok kronik hastalığa sebep olabiliyor.

Peki, visseral yağlanma nasıl oluşuyor? Hangi hastalıklara yol açar ve nasıl kontrol altına alınabilir? İşte tüm bu soruların cevabını Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Berçem Ayçiçek verdi.

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Berçem Ayçiçek

Visseral Yağlanma Nedir ve Neden Kaynaklanır?

Visseral yağ, deri altındaki yağdan farklı olarak iç organların çevresini saran ve metabolik olarak aktif olan bir yağ türüdür. Karaciğer, bağırsaklar, pankreas ve böbrekler gibi hayati organları sararak, vücutta iltihaplanmayı artırır, hormon dengesini ve insülin metabolizmasını olumsuz yönde etkiler.

Visseral yağlanma, yüksek kalorili beslenme, hareketsiz yaşam, kronik stres ve hormonal değişimler gibi nedenlerden kaynaklanır.

Visseral Yağlanma Hangi Hastalıklara Sebep Oluyor?

Göbek çevresinde yağlanma

Visseral yağlanma üzerine yapılan araştırmalar, pek çok hastalığın arkasında bu yağlanmanın ana faktör olduğunu ortaya koyuyor. Visseral yağ, insülin sinyal yollarını bozarak hücrelerin insüline yanıtını azaltıyor, buna bağlı olarak insülin direnci ve dolayısıyla Tip 2 diyabeti tetikliyor.

Ayrıca, atardamarda aterosklerotik plak oluşumuna katkıda bulunarak kalp krizi ve inme riskini artırıyor. Yağ dokusundan salınan “inflamatuar sitokin” adı verilen bazı protein yapıdaki maddeler, damar fonksiyonlarını bozarak kan basıncını yükselttiği de biliniyor.

Aynı zamanda artan visseral yağ, proinflamatuar mediyatörlerin salınımını artırarak kolon, meme ve pankreas kanseri riskini de yükseltebiliyor. Tüm bunların yanı sıra visseral yağlanmanın, karaciğer yağlanması, uyku apnesi ve depresyon gibi psişik rahatsızlıklara da neden olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Genetik mi, Yaşam Tarzı mı Daha Etkili?

Genetik yapı, vücudun yağ depolama eğiliminde önemli rol oynayan bir faktördür. Ancak yağ depolama her ne kadar genetik olsa da çevresel faktörler, epigenetik etki gibi birçok faktör, vücudun yağ depolamasında önemli rol oynar.

Visseral yağlanma, aynı zamanda zayıf insanlarda da görülen bir durumdur. Dışarıdan zayıf ancak iç organ çevresinde yüksek oranda yağ birikimi olan bireyler için "TOFI" (Thin Outside, Fat Inside) terimi kullanılır. Bu durumun sebebi ise genetik yatkınlık, stres, hormonal dengesizlikler ve düşük fiziksel aktivite gibi faktörlerdir.

Visseral Yağlanma Nasıl Ölçülür?

Visseral yağ miktarını belirlemek için birkaç farklı yöntem bulunmuştur. Bunlar arasında Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) ve Bilgisayarlı Tomografi (BT), en doğru sonuçları veren yöntemler olduğu gösterilse de yüksek maliyetleri nedeniyle kullanımı sınırlıdır.

Vücut bileşimini analiz etmek için kullanılan pratik bir yöntem olan düşük frekanslı biyoelektrik empedansı’nın doğruluğu değişkenlik gösterebilir. Klinik pratiklerde sık olarak uygulanan, bel-kalça oranı ve bel çevresi ölçümü, kolay uygulanabilir olsa da visseral yağ oranını kesin olarak belirleyemez. Visseral Yağ İndeksi de metabolik hastalık riskini tahmin etmek için kullanılan, beden kitle indeksinden daha hassas ve özgül bir ölçüm aracıdır.

Visseral Yağlanmayı Azaltmanın Etkili Yolları

Prof. Dr. Ayçiçek, bilimsel kanıtlara dayanarak visseral yağlanmayı azaltmanın en etkili yollarını şöyle sıralıyor:

Düşük glisemik indeksli beslenme: Rafine karbonhidratlar, fruktoz ve işlenmiş gıdalardan kaçınmak, yeterli lif alımı ve Omega-3/6 yağ dengesini korumak büyük önem taşıyor.Düzenli egzersiz: Haftada 150 dakika tempolu yürüyüşün yanı sıra, yüksek yoğunluklu aralıklı antrenmanların (HIIT) visseral yağ yakımında oldukça etkili olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu tür antrenmanlara 6 ay ve üzeri süreyle devam etmek, kısa süreli eforun bile olumlu etkilerini sürdürmesini sağlıyor.Stres yönetimi: Günlük yaşam stresini yönetmek, kortizol seviyelerini düşürerek yağ depolamasını engelliyor. Doğa yürüyüşleri, yoga, meditasyon ve nefes egzersizleri bu konuda yardımcı olabilir.Yeterli ve kaliteli uyku: Yetersiz uyku, visseral yağlanmaya sebep olan nedenlerden bir tanesidir. Çünkü kalitesiz uyku, ghrelin ve leptin hormonlarını bozarak iştahı ve yağlanmayı artırabilir. Günde 6 saatten az, 8 saatten fazla uykunun, visseral yağ birikimi ile ilişkili olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.Çocukluk döneminde sağlıklı beslenme: Erken yaşta edinilen sağlıklı beslenme alışkanlıkları, ilerleyen yaşlarda visseral yağlanma riskini önemli ölçüde azaltıyor.

Visseral Yağlanmada Medikal Tedaviler ve Yeni Umutlar

Günümüzde visseral yağlanmayı doğrudan hedef alan spesifik bir ilaç bulunmamakla birlikte, bazı GLP-1 reseptör agonistleri (semaglutid, dulaglutid) ve GIP agonist kombinasyonlarının (tirzepatid) obezite tedavisinde visseral yağı azalttığı çalışmalarla gösterilmiştir. Ayrıca, metformin gibi insülin duyarlılığını artıran ilaçların da olumlu etkileri gözlemlenmiştir.

Son zamanlarda popüler olan intermittent fasting (IF) diyetinin ve Lactobacillus plantarum takviyesinin (probiyotik/prebiyotik) de visseral yağlanmayı azaltabileceğine dair umut verici bilimsel kanıtlar bulunmaktadır. Ancak Prof. Dr. Ayçiçek, bu tedavilerin mutlaka doktor kontrolünde ve uygun beslenme düzeniyle birlikte uygulanması gerektiğinin altını çiziyor.

Sağlıklı Yaşam Tarzı ile İç Organlarınızı Koruyun!

Visseral yağlanma dışarıdan görünmeyen ancak ciddi sağlık sorunlarına zemin hazırlayan bir tehdit unsurudur. Kalp hastalıkları, diyabet, hipertansiyon ve diğer metabolik hastalıklarla olan yakın ilişkisi göz önüne alındığında, erken teşhis ve doğru yaklaşımlarla kontrol altına alınması hayati önem taşır.

Prof. Dr. Ayçiçek'in de vurguladığı gibi, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, doğru beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, kaliteli uyku uyumak ve stresi yönetmek, bu sinsi tehlikeyle başa çıkmanın en etkili yollarıdır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER