BU HALK ;Onur, egemenlik ve tanınma istiyor...

O kadar çok federasyon dediniz ki...

BU HALK ;Onur, egemenlik ve tanınma istiyor...
15-07-2025 20:06
Google News


 Dosyalar toz tuttu!


Kıbrıs deyince...
Artık insanın gözünde "bitmeyen BM oturumları", "boş bakışlarla masaya bakan müzakereciler" ve "kayıp kahvelerle dolu salondan gelen boğuk alkışlar" canlanıyor.
Çünkü biz bu filmi fazla izledik.

Ve artık biliyoruz:
O meşhur "federasyon" kelimesi, Rum tarafının “müştereklik süsü verilmiş tahakküm planı”ndan başka bir şey değil.
Dönelim geriye. 
Talat dönemi...
2004 sonrası Kıbrıs Türk tarafı “barış istiyoruz” dedi.
Mehmet Ali Talat başa geldi.
Brüksel, Londra, New York, Washington... Her yerde “çözüm istiyoruz” diye kampanya yaptı.
 Rumlar ne yaptı dersiniz?
AB üyeliğini cebe attı, sonra da masadan kalktı.
“Türk tarafı çözüm istiyor” imajı güzeldi ama nafileydi. Çünkü Talat, Rum tarafının çözüm istemediğini anlamadı. Anlamışsa da belli etmedi. Sonuç?
Türk tarafı “verici” konumuna itildi.
Rum tarafı ise hiçbir taviz vermeden “statükoyu” konforla sürdürdü.

 Peki ya Akıncı dönemi?
2015’te “federal çözüm için son şans” dediler.
Akıncı elini uzattı, Anastasiadis önce tuttu, sonra tuz döktü.
 
2017 Crans-Montana zirvesi:
Türk tarafı garantilerden "esnek yorumlarla" vazgeçmeye razı oldu.
Akıncı, Rum tarafının gönlünü almak için “siyasi eşitlikten” ödün vermeye bile yaklaştı.
Ama Anastasiadis’in kafasında “sıfır asker, sıfır garanti” vardı.
Yani “federasyon” adı altında Türklerin adadaki eşit varlığını silmek.
Sonuç?
Masadan kalkıldı.
Ama olan yine Türk tarafına oldu. Çünkü yine “çözüm istemeyen taraf” yaftası bize yapıştı.

 Şimdi Ersin Tatar diyor ki: Enough is enough!
“Ben artık egemenliğimden taviz vermem.
Bu halk, kendi devletine sahiptir.
Siz bizi tanımasanız da biz buradayız.”
 Bu bir rest değil.
 Bu bir ayılma, uyanma, silkelenme halidir.
Ersin Tatar’ın “iki devletli çözüm” tezi ilk başta çok radikal gibi algılandı.
Ama ne oldu? Bugün bakıyoruz...

 BM özel temsilcisi Holguín bile artık federasyon diyemiyor.
 Rumlar bile Tatar’la masaya oturmak için “yeni zemin” arıyor.
 Türk tarafı ilk kez bu kadar özgüvenli.

 Ah be Akıncı...
Sen “Rumlarla ortak bir vatan kurarız” hayali kurarken,
Onlar “nasıl olur da Türkleri AB pasaportu vererek sisteme entegre ederiz” planı yapıyordu.
Ve biz şimdi daha iyi anlıyoruz:
Ersin Tatar’ın egemen eşitlik duruşu, romantik ama boş diplomatik rüyaların yerine gerçekçi ve kalıcı bir çözüm vizyonudur.

 Zamanın ruhu ne diyor?
Dünya artık merkezi yapıların değil, esnek ittifakların çağına giriyor.
Bağımsızlık, egemenlik, dijital dönüşüm, stratejik ittifaklar yeniden tanımlanıyor.
Kıbrıs Türkü’nün kendi devletiyle bu çağda yer alması artık bir “lüks” değil, bir zorunluluk.
Sonuç şu:
Kıbrıs meselesi artık “kardeş kardeş yaşayalım” masallarıyla çözülmüyor.
Anavatan Türkiye’nin desteğiyle yürütülen yeni diplomasi rotası doğrudur, akıldır, vizyondur.
Egemen eşitlik”, sadece KKTC’nin değil, Doğu Akdeniz’deki Türk jeopolitiğinin sigortasıdır.

Federasyoncular kusura bakmasın...
Zaman artık:
 Kendini kandıranların değil…
 Gerçekleri görenlerin zamanıdır.
Ve bu dönemde Ersin Tatar, siyasi romantizm yerine jeopolitik realizm tercih etmiştir.

 Yoksa "çözüm" sizin tekeliniz mi sanıyordunuz?

“İki devletli çözüm olmaz!
Bu Tatar çok radikal!”
diye feryat edenler...
Bir durun, sakin olun.
Çünkü artık sizin tanıdığınız Kıbrıs Türkü yok.
Bu halk, artık eline "tek devletli çözüm metinlerini" tutuşturup, Brüksel koridorlarında “bizi alın ne olur” diye gezdirilen halk değil.
Çünkü artık Kıbrıs Türk halkı, egemenliğin gerçek anlamını biliyor.
Artık “müzakere masasında eşitlik oynamak” değil, sahada varlık göstermek istiyor.

Gelelim Rum tarafına…
Ersin Tatar çıkıp “İki ayrı egemen devlet” dediği gün...
AKEL’den ses geldi:
“Bu asla kabul edilemez!”
Neden?
Çünkü eşit ortak değil, tahakküm eden taraf olmak istiyorlar.
DİSİ de sahnede tabii…
Diyorlar ki:
“Türk tarafı çözüm istemiyor.”
Ah canım benim...
Sen çözüm istemiyorsun da…
Kusura bakma, artık “çözüm istemeyen” damgasını yiyen taraf sen oldun.

Rum medyasına bir bakın…
Her gün “bölücülük” çığırtkanlığı...
Peki neden bu kadar panikler?
Çünkü ilk defa Türk tarafı ezber bozdu.
İlk defa Türk tarafı “masaya oturalım ama bu sefer sizin kurallarınızla değil” dedi.
Ve Rum tarafı alışık değil bu özgüvene.
Yıllarca Türk liderleri Brüksel’den gelen ayarları beklerdi.
Şimdi bir bakıyorlar ki...
KKTC, artık Ankara’yla omuz omuza strateji kuruyor.

Peki dünya ne yapıyor?
BM'nin ağzı dolanmaya başladı.
“Tarafların mutabık olduğu yeni bir zemin” diyorlar ama...
Açık açık “federasyon” diyemiyorlar.
Çünkü herkes biliyor:
Federasyon öldü.
Gömülmediği için koku yapıyor.

 

Doğu Akdeniz gerçeği unutulur mu?
Bu mesele sadece Rum-Türk meselesi değil.
Bu mesele:
• Doğu Akdeniz’deki enerji savaşlarının,
• Münhasır Ekonomik Bölgelerin (MEB),
• Deniz yetki alanlarının,
• Ve Türkiye’nin Mavi Vatan stratejisinin tam göbeğindedir.
Kıbrıs Türkü’nün egemenliği,
aynı zamanda Türkiye’nin doğal gaz, güvenlik ve jeopolitik çıkarlarının da sigortasıdır.

 Ve artık Kıbrıs Türk halkı da bıktı...
"Çözüm olsun da nasıl olursa olsun" diyen romantik dönem bitti.
Yerine ne geldi?
Çözüm olsun ama onurlu, eşit, bağımsız olsun!”
diyen, sorgulayan bir nesil geldi.
Ve bu yeni nesil, Ersin Tatar’ın önerisini “uçuk” değil,
tam tersine “makul ve uluslararası dengelere uygun” buluyor.

Biliyorum, bazı çevreler hâlâ Tatar’ı “sert adam”, “geri adım atmayan figür” diye eleştiriyor.
Ama şunu artık herkes anlasın:
Tavizle çözüm olmaz.
Tanınmadan eşitlik kurulmaz.
İki halkın devleti de masada eşit şekilde oturursa, barış olur.
Federasyoncular da artık şunu kabullensin:
Yarım asır masal anlattınız, olmadı.
Şimdi de bırakın, bir de gerçeği deneyelim.
Çünkü bu halk artık federasyon değil…
Onur, egemenlik ve tanınma istiyor.
Ve haklı olarak diyor ki:
“Birlikte yaşayamıyorsak, yan yana yaşayalım.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ARŞİV ARAMA